Biliyorum bayağı bir zaman geçti yazdığım şeyler üzerinden. Aslında ben neden yazdığımı bilmiyorum(?) yani bütün bunları... Neden yazdığımı bilmediğimi söylemem garip mi kaldı acaba. Bu modern insanın yaptığı her şeyi bilmek gibi bir derdi var ondan dedim... Sahi neden bilmeliyiz kimi yaptığımız işlerin sebebini, nedenini? Oysa örneğin neden-niçin uyuduğumuzu sorgulamayız... Yahu, bilmişlik taslayıp hemen itiraz etmeyin, tamam insan uykunun nedenlerini, sebeblerini anlamaya çalışır ama kalkıpta "Neden uyuyoruz uyumasak olmaz mı?" demez. Uyumanın iyiliği, güzelliği bilmem neyinden bahseder. Uyumayı kabullenir, kabullenmiştir ve hatta neden çok uyuduğunun sorgulanmasından dahi rahatsız olur... Anlıyorsunuz değil mi demek istediğimi? Anlamıyorsanız kendimi yoramam kusura bakmayın, o kadar da geri zekalı olmayın!
-Hemen kızmayın geri zekalı olmak kötü bişe değil. Hem kimi zaman faydalı da... ama onun faydalarını daha sonra anlatırım. Yalnız şunu söylemeden geçmeyeyim; ben, geri zekalılığın insan doğasına daha uygun olduğunu düşünüyorum tamam biraz utanılacak bişe gibi duruyor ama geri zekalılık insanı mutlu ediyor. Gerisin işte, baştan biliyorsun ve ona göre yaşıyorsun her şeyi... Geri zekalılar için hayat çok kolay...
-Zenginlerin sorunlarını dertlerini yazıyorum biliyorsunuz. Fakirleri herkes dile getiriyor, onların sorunlarını, problemlerini vs.. onlara herkes sahip çıkıyor. Fakirin sahibi çok: Devlet, belediyeler, sosyal yardımlaşma kurumları ve tabi zenginler... Düşünün zenginler hep fakirlere sahip çıkıyor ama fakirler zenginlere asla sahip çıkmıyor. Hiç siz bir fakirin, zengine harçlık erdiğini gördünüz mü? Hayır, göremezsiniz! Neden(?!) Neden olacak fakirler çok benciller ondan. Ama zenginler öyle mi elbette hayır. Zenginlerin sahipsizliği işte tam burada başlıyor. Onlar bütün canı gönülden yardım severlikleri âli-cenablıklarıyla kazandıklarını bizimle paylaşırken zengin olmak ise hemen göze batmaktır. Paran çoksa keyfin yerinde diye düşünülür. Oysa ben zenginlerin ceplerinde hiç parayla gezdiğini görmedim. Kendine ait özel şoförlü makam aracıyla Ankara'dan, İstanbul'a giderken patlayan tekerini parasızlıktan yoldaki tamircilere değiştirttiremediğinden lüks arabasının distribütörünü arayıp yeni araba almak zorunda kalan zenginler bilirim.
Oysa fakirler öyle mi?
Fakirlerin ise asla böyle bir sorunu bulunmaz, zaten onların çoğunun arabası olmaz. Toplu taşıma kullanırlar. Orta sınıf fakirler ise arabaları varsa da zaten ceplerinde o anda arabanın tamirini yaptıracakları paraları, yahut fakir oldukları belli olduğundan tamircilerin iyi niyetli muameleleriyle karyılaştıklarından sorunlarını çözmüş olur...
27 Şubat 2017 Pazartesi
21 Şubat 2017 Salı
Zenginleri dikizliyorum özentiden
İnsanın en zor zamanları sanırım durduğu zamanlar. Durmak; bir şey yapmamak. Kendini dar küçük bir dünyaya hapsetmek. Ben yaklaşık olarak dört yıldır kendimi küçük bir dünyaya kapattım. Tamam belki daha önceleri de çok kalabalığın insanı değildim. Öyle kalabalıkları zaten sevmem ama en azından görüştüğüm, konuştuğum, eğlendiğim, vakit geçirdiğim insanlar vardı. Anlıyacağınız uzun zamandır çoğunlukla kendimleyim. Sokaklarda yalnız gezmek, şehrin uğranılmaz mekanlarına uğramak hoşuma gidiyor. Çoğu insan şehirlerin uğranılmayan yerlerinin fakirlerin yaşadığı mahalleler, sokaklar sanıyor. Yanlış! Hayır, şehrin uğranılmayan yerleri daha çok zenginlerin yaşadığı semtler, mahalleler, sokaklar. Gidin bakın göreceksiniz; çoğu sokak boş, insansız. Ortada gezen kimseyi bulamazsınız, bulduğunuz insanlar ya bir kapıcı, hizmetli, şoför gibi fakir takımları. Zenginler sokaklara, mahallelere uğramazlar. Onlar sizin bilemeyeceğiniz kadar lüks evlerinde ya istirahat ediyorlardır yahut misafirlerini ağırlıyorlardır. Bu aralar zenginleri dikizliyorum; anladınız hemen. Buna sosyolojide toplumsal yapının takibi, edebiyatta ise gözlem diyorlar. Bense kimi zaman takip, kimi zaman öykünme, eziklik gibi psikolojik tepkilerin sonucuna yani nesnel olamadığım için "dikizleme" terimini tercih ettim.
Evet, yukarıda da yazdığım gibi zenginlerin sokakları, mahalleleri çok sahipsiz bir de dikkatimi çeken çoğu hasta. Gerçekten, bitmeyen hastalıkları var. Paralarının büyük bir kısımını hastanelere, sağlıklı kalmaya harcıyorlar. Doktorlara harcadıkları para, aylık beş memurun aldığı maştan fazla olduğu kanaatindeyim. İlginç oysa fakirler, bunlar kadar hasta olmuyor. Fakirlerin bakımsızlıktan, yetersiz beslenmekten kaynaklı sağlık sorunları olması gerekirken, onlar doktora yılda bir iki yahut hiç gitmiyorlar. Kronik hastalıkları olan fakirler dahi öyle... Neden bu kadar sağlıklılar anlamıyorum...
Mesala zenginlerin hep bir sindirim sorunu var. Çok sağlıklı olmanın yolunun iyi bir sindirim sisteminden geçtiğine inanıyorlar. Çok dikkatliler bu konuya... Her gün özel egzersiz danışmanları gözetiminde spor, yürüyüş yapıyorlar. Çok dikkat ediyorlar... yani kilo almamaya... Sanırsın adamlar hiç defi hacet yapmıyorlar da olanı biteni sporla çıkarıyorlar. Spor çok önemli... Hasta olmamak için. Bir de psikolojileri çok bozuk haftada bir psikologa gidiyorlar hatta bir kısmı sabahları, bir uğruyorlar psikologlarının yanına...
Oysa fakirlerde tık yok ben hiç psikoloğa, psikiyatra giden fakir görmedim... Besili şişman, tombul tombullar...
Zenginlerin hep tuz, şeker sorunları var. Bu ikisini ağızlarına almamaya çalışıyorlar...
Fakirlerse pastanelerde hazırlanmış ucuz pasta, baklava gibi tatlılardan yiyorlar çok şanslılar...
Zenginleri yeni yeni tanıyorum/dikizliyorum. Onların değinilmeyen problemlerini yazacağım ama yeni başladım bu işe...
Ben insanların neden zengin düşmanlığı yaptığını anlayamıyorum. Aslında buna zengin düşmanlığı demeyelim zengin eleştirmenliği, zenginden hoşlanmama gibi şeyler daha doğru. Oysa zenginlerin inanılmaz sorunları ve dertleri var. Onlardan sadece birini sizlere anlatacağım bakın görün inanamayacaksınız. Zenginleri dikizlediğimi ve onların sorunlarını kaleme alacağımı yazmıştım bir önceki bölümde. Evet işte o belgesel yazının bugün ikincisini yazıyorum.
Ben insanların neden zengin düşmanlığı yaptığını anlayamıyorum. Aslında buna zengin düşmanlığı demeyelim zengin eleştirmenliği, zenginden hoşlanmama gibi şeyler daha doğru. Oysa zenginlerin inanılmaz sorunları ve dertleri var. Onlardan sadece birini sizlere anlatacağım bakın görün inanamayacaksınız. Zenginleri dikizlediğimi ve onların sorunlarını kaleme alacağımı yazmıştım bir önceki bölümde. Evet işte o belgesel yazının bugün ikincisini yazıyorum.
Dün evden çıktım, otobüse bindim. Otobüs, fakirlerin toplu taşıma araçlarının en yaygını ve en başta geleni. Otobüsle olan duygusal bağımın nitelik ve niceliğini ise belki bir gün yazarım. Neyse işte.. Otobüse bindim, önce Beşiktaşa oradan da Bebek'e geçmek için aktarma yaptım. Ama otobüsün Bebek'e kadar gideceğini sanmıyordum orada öğrenmiş oldum... Hatta belki de otobüsler yasaktır diye düşünüyordum: Zenginlerin böyle araçları görmek istemeyecekleri önyargısıyla. Ama öyle değil tam tersine zenginlerden en ufak bir tepki yoktu. Tamam farkındayım bu yazdıklarımın bir kısmına uyduruk hikayeler muamelesi çekiyorsunuz Ama öyle demeyin ben gayet samimi ve içten düşüncelerimi yazıyorum... Tamam biraz fazla abartıyorum, kendimi kaybediyorum ve sınıf farkının bende oluşturduğu komplekslerle sallıyorum. Olabilir(?!)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Peygamber kimdir
Mesel şu abi; bana "peygamber kim" diye soruyorsun. Şimdi abi sana örneklerle anlatayım iyi dinle!! Evren, kainat, uzay boşl...

-
İnsanın en zor zamanları sanırım durduğu zamanlar. Durmak; bir şey yapmamak. Kendini dar küçük bir dünyaya hapsetmek. Ben yaklaşık ol...
-
Mesel şu abi; bana "peygamber kim" diye soruyorsun. Şimdi abi sana örneklerle anlatayım iyi dinle!! Evren, kainat, uzay boşl...
-
Çizeri bilinmiyor. Gece uykum geliyor ta kî yatağa uzanıncaya kadar. Yatakla uykum arasında bir problem olduğunu düşünüyorum kimi zaman....